T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas:
 2020/8913
Karar: 2021/4383
Tarih: 20.04.2021

MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın kabulüne yönelik olarak verilen hüküm davalı vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 15/01/2019 tarihinde davacı asil … geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanın sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanmasının başka güne bırakılması uygun görüldü. 30/01/2019 tarihli ek kararla belirlenen eksikliklerin giderilmesi için dosyanın mahalline geri çevrildiği, eksiklikler giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenildikten sonra, gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı, davalı şirketin vekili olarak Eyüp 3. İcra Müdürlüğüne ait 2008/6399 esas sayılı icra dosyasını takip etmekte iken, davalı şirket tarafından muvafakati alınmadan başka bir avukatın vekil tayin edildiğini, bu durumda gerek akdi gerekse yasal vekalet ücretine hak kazandığını, ancak 18.02.2011 tarihli ihtarla talep etmesine rağmen ücret alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 6.500,00-TL akdi, 1.500,00-TL karşı taraf vekalet ücreti olmak üzere toplam 8.000,00-TL vekalet ücreti alacağının tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davacının bilgisi dahilinde başka bir avukata vekalet verildiğini, davacının bu duruma itiraz etmeyerek zımnen muvafakat ettiğini, ancak gerek avukat-müvekkil ilişkisinde olması gereken güven ve sadakate aykırı söz ve davranışları gerekse mesleki hata ve kusurları nedeniyle davacının haklı olarak azledildiğini, kaldı ki davacının vekaletten çekilerek istifa ettiğini, her iki nedenle de ücrete hak kazanamayacağını savunarak, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, davalının temyizi üzerine (kapatılan) 13. Hukuk Dairesince verilen 20/01/2015 tarihli ve 2014/44817 E. 2015/618 K. sayılı kararla “…Hemen belirtmek gerekir ki, söz konusu icra dosyasına başka bir avukat tarafından vekalet sunulmuş olmasına rağmen, bunu öğrenen davacı avukatın, makul sürede bu duruma muvafakat etmediğini bildirmemesi ve sessiz kalması, aksine takip işlemlerine devam etmesi durumunda, vekalet konusu işte kendisi ile birlikte ikinci bir avukatın görevlendirilmesine muvafakat etmiş sayılacağının kabulü gerekir. Mahkemece açıklanan hususlar göz ardı edilerek, bu hususta gerekli inceleme ve değerlendirme yapılmadan sadece, “davacıdan muvafakat alınmadan icra dosyasına vekalet sunulduğu” gerekçesiyle davacının ücrete hak kazandığının kabul edilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. … Bu durumda ise davacının 25.2.2011 tarihinde azledilmiş olması nedeniyle azlin haklı olup olmadığının incelenmesi gerekecektir. Zira haklı azil halinde avukat hiçbir vekalet ücreti talep edemezken, ancak haksız azil halinde ücrete hak kazanabilmektedir….Tüm bu nedenler ve taraflar arasındaki 31.12.2007 tarihli hukuk müşavirliğini de kapsayan sözleşmenin varlığı karşısında, olayda gerçek bir istifa iradesi mevcut olmadığından vekalet ilişkisinin istifa ile sona erdiğini kabul etmek de mümkün değildir. O halde mahkemece, az yukarda açıklanan hususlar dikkate alınarak, yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ve yanlış değerlendirmelerle, “taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, davalı tarafından başka bir avukata vekalet verilmiş olması ve davacının bu duruma muvafakatı olmadığından bahisle sona erdiğinin ve davacının tüm vekalet ücretine hak kazandığının” kabulü ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.” gerekçesiyle davalı yararına bozulmuştur.

Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda davanın kabulü ile 320.482,58-TL alacağın 8.000,00-TL’sinin faizsiz olarak, geriye kalan 312.482,58-TL’sinin ıslah tarihi olan 11.07.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu 505 (Mülga Borçlar Kanunu 389. madde) ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil adı geçen Kanunun 506. maddesine (Mülga Borçlar Kanunu 390. madde) göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Türk Borçlar Kanununun 506. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.

Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı eldeki davada, vekil olarak takip ettiği Eyüp 3. İcra Müdürlüğüne ait 2008/6399 esas sayılı icra dosyası nedeniyle akdi ve karşı taraf vekalet ücretlerinin tahsilini istemiştir. Davacının, davalı şirketin avukatı olarak dava ve icra dosyalarını takip etmekte iken taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin sona erdiği uyuşmazlık konusu değildir. Davacı, söz konusu icra dosyasında muvafakati alınmadan başka bir avukata vekalet verilmiş olması nedeniyle ücrete hak kazandığını iddia ederken, davalı ise, davacı avukatın bilgisi ve rızası ile başka bir avukata daha vekalet verildiğini, ancak davacının, sadakat ve özen borcuna aykırı davranması nedeniyle haklı olarak vekaletten azledildiğini, kaldı ki davacının ücret talep ettiği icra dosyasını takipten kendi isteği ile istifa ettiğini belirterek, herhangi bir ücrete hak kazanamayacağını savunmuştur. 13. Hukuk Dairesince (kapatılan) verilen 20/01/2015 tarihli ve 2014/44817 E. 2015/618 K. sayılı bozma ilamıyla taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin 25.02.2011 tarihinde davacının azledilmesiyle sona erdiği hususu kesinlik kazanmıştır.

Mahkemece azlin haksız olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı avukatın, davalı şirket vekili olarak takip ettiği Orhangazi Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/507 esas sayılı dosyasında verilen kararı temyiz süresi geçtikten sonra temyiz etmesi nedeniyle verilen Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 25.01.2011 tarihli temyiz isteminin süre aşımı yönünden reddi kararının azil tarihinden önce olduğu, anılan kararın tebliğinden önce bu durumun davalı tarafından öğrenilmediğinin ispatının davacıya ait olduğu ve davacı tarafça aksinin ispatlanamadığı, kaldı ki taraflar arasındaki yazışmalar incelendiğinde, davacı avukatın üslubunun güven ilişkisini sarsıcı nitelikte olduğunun anlaşıldığı, sonuç olarak azlin haklı olduğu, azil haklı olduğu için davacı avukat, sadece azil tarihi itibariyle kesinleşmiş olan dosyalar nedeniyle vekalet ücretine hak kazanabilecek ise de davadaki talep tek dosyaya ilişkin olduğundan ve bu dosya henüz sonuçlanmadığından davacının ücret alacağı da bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nın Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nın 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.