T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas:
 2019/759
Karar: 2020/342
K.T.: 20.1.2020

• VASİYETNAMENİN İPTALİ – TENKİSİ İSTEMİ ( Davacıların Asliye Hukuk Mahkemesinde Davalılara Karşı Muvazaaya Dayalı Tapu İptal Tescil Davası Açtığı ve Bu Davaya Göre Vasiyetnamenin Düzenlenmesinden Sonra Vasiyete Konu Tüm Taşınmazları da İçerir Yapılan Satışların Geçerli Bir Hukuki Satışa Dayalı Olmadığına Karar Verildiği ve Kararın Kesinleştiği – Kesinleşen Bu Karar ile Taşınmazların Murisin Terekesine Döndüğünün Kabulü ile Davacıların Talepleri Yönünden İnceleme ve Değerlendirme Yapılarak Hüküm Tesis Edilmesi Gerektiği )

• MUVAZAA ( Asliye Hukuk Mahkemesince Vasiyetnamenin Düzenlenmesinden Sonra Vasiyete Konu Tüm Taşınmazları da İçerir Yapılan Satışların Geçerli Bir Hukuki Satışa Dayalı Olmadığına Karar Verildiği ve Kararın Kesinleştiği – Kesinleşen Bu Karar ile Taşınmazların Murisin Terekesine Döndüğünün Kabulü ile Davacıların Talepleri Yönünden İnceleme ve Değerlendirme Yapılarak Hüküm Tesis Edilmesi Gerektiği/Davanın Hukuki Yarar Yokluğundan Reddine Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )

• HUKUKİ YARAR YOKLUĞU ( Taşınmazların Murisin Terekesine Döndüğünün Kabulü ile Davacıların Talepleri Yönünden İnceleme ve Değerlendirme Yapılarak Hüküm Tesis Edilmesi Gerekirken Davanın Hukuki Yarar Yokluğundan Reddine Karar Verilmesinin Bozmayı Gerektirdiği )

4721/m.543

ÖZET : Dava vasiyetnamenin iptali, olmaz ise tenkis istemine ilişkindir.

Murisin, dava konusu vasiyetnamenin düzenlenmesinden kısa bir süre sonra vasiyetname konusu olan tüm taşınmazları vasiyet alacaklılarından olan davalıya tapuda satış sureti ile devrettiği, davacılar tarafından bu satış işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi’nin dosyası ile davalılara karşı muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasının açıldığı, mahkemece yapılan yargılama neticesinde ise vasiyete konu tüm taşınmazları da içerir satışların geçerli bir hukuki işleme ( satışa ) dayalı olmadığı sabit olduğundan, vasiyetnameye konu edilen tüm taşınmazların kesinleşen bu karar ile birlikte yeniden murisin terekesine döndüğünün kabulü ile, davacıların diğer vasiyetnamenin iptali-tenkis talepleri yönünden inceleme ve değerlendirme yapılması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

DAVA : Taraflar arasındaki vasiyetnamenin iptali-tenkis davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine dair karar verilmiş olup,davacıların istinaf kanun yoluna müracaat etmesi üzerine,bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan inceleme neticesinde davacıların istinaf taleplerinin esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün,süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine;temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra,dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

KARAR : Davacılar,ortak murisleri …’ın … . Noterliği’nin 08/07/2015 tarihli vasiyetnamesi ile, adına kayıtlı ve hissedarı olduğu tüm taşınmazlar bakımından davalılar lehine vasiyette bulunduğunu, söz konusu vasiyetnamenin … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/261 esas 2016/409 karar sayılı kararı ile 31/03/2016 tarihinde açıldığını, murisin vasiyetnameye konu tüm taşınmazları 19/11/2015 tarihinde davalılardan …’a devrettiğini, böylelikle yapılan vasiyetnamenin geçersiz hale gelip yok hükmünde olduğunu, yapılan bu devirler nedeniyle … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/210 E. sayılı dosyası ile muvazaa nedeniyle tapu iptali ve tescil davası açtıklarını, vasiyetname ve devir tarihinde murisin birçok rahatsızlıkları bulunduğunu ve fiil ehliyetinin olmadığını,yine söz konusu vasiyetnamenin muğlak ve ahlaka aykırı hükümler içerdiğini ileri sürerek, öncelikle vasiyetname ile bağdaşmayan tasarruflar ile hükümsüz kaldığının tespiti ile iptaline, vasiyetnamenin hükümsüz kaldığı yönünde aksi kanaat oluşursa vasiyetçinin hukuki fiil ehliyetine sahip olmaması ve vasiyetnamenin ahlaka aykırılığı ve muğlaklığı nedeniyle iptaline, vasiyetnamenin iptali yönünde karar verilmediği takdirde ise tenkisine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar, zamanaşımı itirazları bulunduğunu,esas yönünden ise, muris hayatta iken vasiyet konusu tüm malları üzerinde tasarrufta bulunarak başkasına sattığını ve vasiyete konu bir malı kalmadığını, konusuz kalan vasiyetin iptalini istemede davacıların hukuki yararı bulunmadığını,yine murisin vasiyetnamenin düzenlendiği tarihte fiil ehliyetinin bulunduğunu,vasiyetnamede şekil yönünden de bir eksiklik bulunmadığını savunarak,davanın reddini istemişlerdir.

İlk derece mahkemesince,davacıların vasiyetnamenin hükümsüzlüğünün tespitini ve zaten hükümsüz olan bir hukuki işlemin bu nedenle iptalini istemekte hukuki yararının olmadığı, vasiyetnamenin hükümsüzlüğü sabit olmakla bu noktadan sonra ehliyetsizlik nedeni ile iptalinin de hukuken mümkün olamayacağı, vasiyetname kendiliğinden ortadan kalktığından hukuk zemininde herhangi bir sonuç doğurmadığından tenkisinin söz konusu olamayacağı gerekçesi ile davanın 6100 Sayılı HMK. m 114/1-h, 115/2 uyarınca hukuki yarar yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir.

İlk derece mahkemesi kararına karşı davacılar vekili istinaf talebinde bulunmuştur.

Bölge Adliye Mahkemesince,dava konusu olayda, muris …’ın söz konusu vasiyetnameden sonra, dava konusu temlikleri gerçekleştirdiği gözetildiğinde murisin kızı … devrettiği vasiyetnameye konu taşınmazlar bakımından vasiyetnamenin hükümsüz hale geldiğinin açık olduğu, vasiyetname kendiliğinden ortadan kalktığından hukuk zemininde herhangi bir sonuç doğurmayacağından tenkisinin de söz konusu olamayacağı,bu nedenlerle davacıların bu davayı açmakta hukuki yararları bulunmadığından ilk derece mahkemesinin yargılaması ve delilleri takdiri ve kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan bahisle davacılar vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş,bu karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- )Dava;vasiyetnamenin iptali,olmaz ise tenkis istemine ilişkindir.

TMK.nun 542.maddesinde; mirasbırakan, vasiyetname için kanunda öngörülen şekillerden birine uymak suretiyle, yeni bir vasiyetname yaparak önceki vasiyetnameden her zaman dönebilir. 543.maddesinde ise, mirasbırakan yok etmek suretiyle de vasiyetnameden dönebilir. Aynı kanunun 544/1.maddesinde, mirasbırakan, önceki vasiyetnamesini ortadan kaldırmaksızın yeni bir vasiyetname yaparsa kuşkuya yer bırakmayacak surette önceki vasiyetnameyi tamamlamadıkça sonraki vasiyetname onun yerini alır. 2.fıkrada, “belirli mal bırakma vasiyetinde vasiyetnamede aksi belirtilmedikçe mirasbırakanın sonradan o mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla ortadan kalkar” hükümleri yer almaktadır.

Miras bırakan, vasiyette bulunduktan sonra, vasiyetname ile bağdaşmayacak şekilde ölüme bağlı olmayan bir tasarrufla vasiyete konu olan şey üzerinde tasarrufta bulunursa bu davranışı ilk vasiyetten rücu anlamı taşır.

Bu hüküm sadece muayyen mal vasiyetleri için geçerlidir. Mirasçı nasbına ilişkin vasiyetnamelerde uygunlanmaz. Çünkü atanmış mirasçı vasiyetçinin mirasçısı olup, terekenin aktifi pasifinden az ya da çok olsa da, tasarruf geçerliliğini korur.

Vasiyetçi, her ne kadar vasiyetname ile bağdaşmayan sağlararası bir tasarruf ile vasiyetten dönebilirse de, o tasarrufun hukuki sonuç doğurabilmesi, diğer bir ifade ile vasiyetnameyi ortadan kaldırabilmesi için sonradan yaptığı hukuki tasarrufun geçerli olması gerekir.

Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 06/11/2002 tarihli 2002/2-874 E.- 893 K. sayılı ve Hukuk Genel Kurulunun 19/09/2011 tarihi; 2012/3-235 E.-600 K. sayılı ilamlarında da vasiyetten dönmenin gerçekleşmesi için sağlararası kazandırmanın geçerli bir satışa dayanması gerektiği belirtilmiştir.

Mirasbırakanın sonradan vasiyetname konusu mal üzerinde bu vasiyetle bağdaşmayan başka bir tasarrufta bulunmasıyla birlikte vasiyetnamenin ortadan kalkmış sayılabilmesi için, sağlararası kazandırmanın geçerli bir hukuki işleme ( satışa ) dayanması gerekmekte olup, tapu iptal tescil kararının kesinleşmesi ile birlikte, satış işlemi şeklinde gerçekleştirilen tasarrufun geçersiz olduğu sabit hale gelecek ve vasiyetnameye konu bu gayrimenkullerin kesinleşen bu kararla birlikte terekeye geri döndüğü sabit olacaktır.

Somut olayda;muris …’ın Denizli 6. Noterliği’nin 08/07/2015 tarihli vasiyetnamesi ile, adına kayıtlı ve hissedarı olduğu tüm taşınmazlar bakımından muayyen mal vasiyeti ile vasiyetnameye konu taşınmazları davalılara vasiyet ettiği,söz konusu vasiyetnamenin … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2016/261 esas 2016/409 karar sayılı kararı ile 31/03/2016 tarihinde açıldığı ve temyiz edilmeden 03.05.2016 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Murisin, dava konusu vasiyetnamenin düzenlenmesinden kısa bir süre sonra 19/11/2015 tarihinde vasiyetname konusu olan tüm taşınmazları vasiyet alacaklılarından olan davalı …’a tapuda satış sureti ile devrettiği,davacılar tarafından bu satış işleminin muvazaalı olduğu gerekçesi ile … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2016/210 E. sayılı dosyası ile 02.05.2016 tarihinde davalılara karşı muvazaaya dayalı tapu iptal tescil davasının açıldığı,mahkemece yapılan yargılama neticesinde ise davalılardan …’a yapılan satışa konu ilgili mevkide kain 133 ada 122 parsel yönünden muvazaa iddiasının ispatlanamadığından bahisle bu taşınmaz yönünden davanın reddine;davalılardan …’a yapılan ve vasiyete konu tüm taşınmazları da kapsar satışlar yönünden muvazaa iddiasının ispatlandığından bahisle hükümde belirtilen ( vasiyetnameye konu tüm taşınmazları da içerir ) taşınmazların tapu kayıtlarının murisin hissesine isabet eden kısımlarının davacıların hisseleri oranında ayrı ayrı kısmen iptali ile, ilgili veraset belgesindeki hisseleri oranında davacılar adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği,bu kararın ise Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi’nin 20.12.2018 tarih ve 2018/906 E. 2018/1442 K. sayılı ilamı ile davalı … vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği,bu kararın ise temyiz edilmeden 05.02.2019 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda ise,yukarıda ayrıntıları ile ifade edildiği üzere eldeki somut uyuşmazlıkta murisin davaya konu edilen 08.07.2015 tarihli vasiyetnamenin düzenlenmesinden sonra 19.11.2015 tarihinde davalılardan …’a yaptığı ve vasiyete konu tüm taşınmazları da içerir satışların geçerli bir hukuki işleme ( satışa ) dayalı olmadığı … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 10.05.2018 tarih ve 2016/210 E. 2018/530 K. sayılı kararı ile sabit olduğundan, vasiyetnameye konu edilen tüm taşınmazların 05.02.2019 tarihinde kesinleşen bu karar ile birlikte yeniden murisin terekesine döndüğünün kabulü ile,davacıların diğer vasiyetnamenin iptali-tenkis talepleri yönünden inceleme ve değerlendirme yapılması suretiyle sonucuna uygun hüküm tesisi yoluna gidilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bu husus hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca, iş bu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.

SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 Sayılı HMK’nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanunun 371. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesi kararının davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 20.01.2020 gününde oybirliği ile karar verildi.