T.C YARGITAY 18.Ceza Dairesi
E
: 2016/12443
K: 2019/2912
K.T:13/02/2019

Özet: Sanığın, ayrı yaşadığı eşinin kendisinde kayıtlı olan kişisel veri niteliğindeki telefon numarasını, onun rızası dışında facebook isimli sosyal paylaşım sitesi üzerinden oluşturduğu profil ile herkesin görebileceği bir biçimde yayma biçiminde gerçekleşen eylemi, “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunun oluşturur.


Dava ve Karar: Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre, dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler, gerekçe içeriğine göre ve 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanıp aynı tarihte yürürlüğe giren 4565 sayılı Kanunun 84. maddesiyle 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 6. maddesinin 7. fıkrası uyarınca Mahkemenin görevli olması nedeniyle tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;

Belirli veya belirlenebilir bir kişiye ait her türlü bilginin, başkasına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi, TCK’nın 136/1. maddesinde “Verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” başlığı altında suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun maddi konusunu oluşturan “kişisel veri” kavramından, kişinin, yetkisiz üçüncü kişilerin bilgisine sunmadığı, istediğinde başka kişilere açıklayarak ancak sınırlı bir çevre ile paylaştığı nüfus bilgileri (T.C. kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, anne ve baba adı gibi), adli sicil kaydı, yerleşim yeri, eğitim durumu, mesleği, banka hesap bilgileri, telefon numarası, elektronik posta adresi, kan grubu, medeni hali, parmak izi, DNA’sı, saç, tükürük, tırnak gibi biyolojik örnekleri, cinsel ve ahlaki eğilimi, sağlık bilgileri, etnik kökeni, siyasi, felsefi ve dini görüşü, sendikal bağlantıları gibi kişinin kimliğini belirleyen veya belirlenebilir kılan, kişiyi toplumda yer alan diğer bireylerden ayıran ve onun niteliklerini ortaya koymaya elverişli, gerçek kişiye ait her türlü bilginin anlaşılması gerekir. Herkes tarafından bilinen ve/veya kolaylıkla ulaşılması ve bilinmesi mümkün olan kişisel bilgiler de, yasal anlamda “kişisel veri” olarak kabul edilmekte ise de, anılan maddenin uygulama alanının amaçlanandan fazla genişletilerek, uygulamada belirsizlik ve hemen her eylemin suç oluşturması gibi olumsuz sonuçların doğmaması için, maddenin uygulamasında, somut olayın özellikleri dikkate alınarak titizlikle değerlendirme yapılması, olayda herhangi bir hukuk dalı tarafından kabul edilebilecek bir hukuka uygunluk nedeni veya bu kapsamda nazara alınabilecek bir hususun bulunup bulunmadığının saptanması ve sanığın eylemiyle hukuka aykırı hareket ettiğini bildiği ya da bilebilecek durumda olduğunun da ayrıca tespit edilmesi gerekir.

TCK’nın 136/1. maddesinin, “Bu madde hükmü ile hukuka uygun olarak kaydedilmiş olsun veya olmasın, kişisel verileri hukuka aykırı olarak başkalarına vermek, yaymak veya ele geçirmek, bağımsız bir suç olarak tanımlanmıştır.” şeklindeki gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, kişisel verilerin, verildiği, yayıldığı veya ele geçirildiğinin kabul edilebilmesi için, kişisel verilerin kaydedilmiş halde bulunması, kaydedilmiş haliyle başkalarına verilmesi, yayılması ya da ele geçirilmesi gerekir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde, sanığın, ayrı yaşadığı eşinin kendisinde kayıtlı olan kişisel veri niteliğindeki telefon numarasını, onun rızası dışında facebook isimli sosyal paylaşım sitesi üzerinden oluşturduğu profil ile herkesin görebileceği bir biçimde yayma biçiminde gerçekleşen eyleminde, TCK’nın 136/1. maddesinde düzenlenen “verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme” suçunun oluşacağı gözetilmeden kişilerin huzur ve sükununu bozma suçundan mahkumiyet kararı verilmesi,

Kanuna aykırı ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13/02/2019 tarihinde oybirliği ile karar verildi.