
T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas: 2024/1358
Karar: 2025/966
K.T.: 19.02.2025
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 36. Hukuk Dairesi
SAYISI : 2021/2782 E., 2024/102 K.
İLK DERECE MAHKEMESİ : İstanbul 7. Sulh Hukuk Mahkemesi
SAYISI : 2020/571 E., 2021/841 K.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmekle; kesinlik, süre, temyiz şartı ve diğer usul eksiklikleri yönünden yapılan ön inceleme sonucunda, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve Tetkik Hâkimi tarafından hazırlanan rapor dinlendikten sonra dosyadaki belgeler incelenip gereği düşünüldü:
I. DAVA
Davacılar vekili; davalı ile dava dışı ….. Tic. A.Ş. (…) arasında imzalanan 01.06.2015 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayalı olarak kira alacaklarının tahsili amacı ile icra takibi başlatıldığını, davacıların müşterek müteselsil kefillik iddiasıyla borçlu olarak gösterildiğini, geçerli bir kefalet olmadığını, davacıların şirket bünyesinde ücretli olarak çalışan kişiler olduğunu, kefalet verme iradelerinin söz konusu olmadığını, işveren konumundaki kiracı şirket yetkililerinin zorlaması sonucu işlerini kaybedecekleri endişesi ile sözleşmeye imza attıklarını ileri sürerek; takip dolayısıyla borçlu olmadıklarının tespitine ve davalı aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
II. CEVAP
Davalı vekili; idareye ait vakıf iş hanının 27.05.2015 tarihli kira sözleşmesi ile … şirketine kiraya verildiğini, davacıların müştereken ve müteselsilen kefil olduğunu, 01.06.2015 – 30.04.2016 tarihleri arasındaki 11 aylık döneme ilişkin olarak kira borcunun ödenmediğini, davacıların sözleşmeye herhangi bir itirazda bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
III. İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; vakıf iş hanı nitelikli taşınmazın 01.06.2015 başlangıç tarihli ve 3 yıl süreli kira sözleşmesi ile …’ya kiraya verildiği, sözleşmede davacıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imzaları bulunduğu, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 583/1 maddesinde “Kefalet sözleşmesi yazılı şekilde yapılmadıkça ve kefilin sorumlu olacağı azami miktar ile kefalet tarihi belirtilmedikçe geçerli olmaz. Kefilin sorumlu olduğu azami miktarı, kefalet tarihini ve müteselsil kefil olması durumunda, bu sıfatla veya bu anlama gelen herhangi bir ifadeyle yükümlülük altına girdiğini kefalet sözleşmesinde kendi el yazısı ile belirtmesi şarttır.” düzenlemesine yer verildiği, hükümde öngörülen şekle aykırı düzenlenen kefalet sözleşmesinin geçerli olmadığı, davalının takipte kötü niyetli olduğundan da bahsedilemeyeceği gerekçesiyle; davanın kabulü ile davacıların takip dolayısıyla davalıya borçlu olmadıklarının tespitine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine
karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir.
IV. İSTİNAF
Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davaya konu kira sözleşmesinde, kefalet sözleşmesi, kefilin sorumlu olduğu miktar, kefalet tarihine ilişkin açıklamaların kefillerin el yazısı ile belirtilmediği, bu durumda Kanunda öngörülen şekil şartlarına uyulmadan yapılan kefalet sözleşmesi geçersiz olduğundan davanın kabulüne karar verilmesinde bir hata bulunmadığı gerekçesiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
V. TEMYİZ
A. Temyiz Sebepleri
Davalı vekili, davacıların sözleşmeyi noterde özgür iradeleri ile imzaladıklarını, davacıların 1 yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadıklarını bildirmediklerini, kefalet sözleşmesini onamış sayılmaları gerektiğini ileri sürerek; kararın bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
B. Gerekçe ve Değerlendirme
Uyuşmazlık, kira sözleşmesinden kaynaklı alacağın tahsili için başlatılan icra takibi dolayısıyla kefillerinin borçlu olmadığının tespiti istemine ilişkindir.
Temyiz olunan kararda belirtilen gerekçeye, davacılar aleyhine kira sözleşmesine kefil olduklarından bahisle icra takibi başlatılmış ise de, TBK m.583’te öngörülen şekilde yapılmayan kefalet sözleşmesinin geçersiz olmasına, bu nedenle sözleşmenin onanmış sayılmasının söz konusu olmayacağının anlaşılmasına göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.
VI. KARAR
Açıklanan sebeplerle;
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370/1 maddesi uyarınca ONANMASINA,
Harçtan muaf olan davalıdan peşin alınan temyiz harçlarının istek halinde iadesine,
Dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine,19.02.2025 tarihinde oy birliği ile karar verildi.