T.C. ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

Esas: 2022/551
Karar: 2024/557
K.T.: 30.04.2024

MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

TARİHİ : 18/11/2021

NUMARASI : 2021/236 Esas 2021/1000 Karar

DAVACI :

VEKİLLERİ :

DAVALI :

DAVA : İtirazın İptali

DAVA TARİHİ : 04/11/2020

KARAR TARİHİ : 30/04/2024

GEREKÇELİ KARARIN

YAZILDIĞI TARİH : 30/04/2024

Taraflar arasındaki kasko poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminatın tahsiline yönelik olarak başlatılan ilamız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı gerekçelerle davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı tarafça süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

DAVA

Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; 11/03/2020 tarihinde davalının maliki bulunduğu … plakalı müvekkili şirket nezdinde 80538630 numaralı poliçe ile sigortalı aracın dava dışı … plakalı araca çarpması sonucu maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, kaza sonrasında tutulan trafik kazası tespit tutanağına göre davalının maliki bulunduğu aracın ön plakasını olay yerinde düşürerek kaza yerinden firar ettiğinin anlaşıldığını, meydene gelen bu trafik kazası sebebi ile 3. şahıslara müvekkili şirket tarafından hasar bedeli ödemesi yapıldığını yapılan bu ödemenin rücuen tahsili amacı ile Eskişehir 3. İcra Müdürlüğünün 2020/3587 Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında takip başlatıldığını, davalının haksız itirazı üzerine takibin durdurulduğunu, bu nedenlerle haksız itirazın iptaline, takibin kaldığı yerden devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP

Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, davacı tarafın dava dilekçesindeki iddialarını kabul etmediklerini, davacı tarafın dava dilekçesindeki beyanlarının tamamı gerçek dışı olup haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, öncelikle kaza yapan müvekkilinin olmadığını, kazayı yapan kişinin müvekkilimin aracı kiralayan üçüncü şahıs … olduğunu, müvekkilim rent a car işi ile uğraştığını, bu kapsamda müvekkili tarafından kazaya karışan araç ekte sunmuş kira sözleşmesinden de anlaşılacağı üzere üçüncü şahıs …’a kiraya verildiğini ve bu kapsamda söz konusu aracın kiralandığı Emniyet Genel müdürlüğüne bildirildiğini, Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından bu kayıtlar istenildiğinde müvekkilimin kaza anında aracı kullanmadığı görüleceğini, bu nedenlerle davanın reddini istemiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI

Mahkemece; davalıya ait … plakalı aracın davacının 80538630 numaralı sigorta poliçesi ile sigortaladığı … sigortalı araca çarparak maddi hasara neden olduğu, kaza sonrası tutulan kaza tespit tutanağına göre davalıya ait aracın ön plakasını olay yerinde düşürerek kaza yerinden firar ettiği, bu kaza neticesinde meydana gelen hasar için ödeme yapıldığı, bu ödemenin rücuen tahsili amacıyla Eskişehir 3. İcra Müdürlüğünün 2020/3587 Esas sayılı dosyası ile davalı hakkında takip yapıldığı, davalının icra takibine itiraz ettiği, süresinde işbu itirazın iptali davası açıldığı, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda kazanın oluşumunda … plakalı firari araç sürücüsünün %100 oranında, … plakalı araç sürücüsü …’nin kusurunun bulunmadığı, … plakalı araçta 9.153,25 TL hasar, 6.480,00 TL değer kaybı olmak üzere toplam 15.633,25 TL zararın oluşabileceği, dava konusu kaza nedeni ile hasarlanan … plakalı aracın hasarı için sigortalısına 15.632,00 TL ödeme yaparak haklarına sahip olduğu, dava konusu kaza sırasında … plakalı araç sürücüsünün tam kusurlu olduğu bu nedenle Sigorta Genel Şartlarının B.4 maddesinin c fıkrası hükmü gereği ödemiş olduğu 15.632,00 TL maddi tazminatı rücuen talep edebileceği anlaşılmakla davanın kabulüne, davalının Eskişehir 3 İcra Müdürlüğünün 2020/3587 Esas sayılı dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacağın %20 sine karşılık gelen 3.126,40 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ

Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,

Kaza yapanın müvekkili olmadığını, aracı kiraladığı 3.şahıs olan …’ın kazaya sebebiyet verdiğini, kaza anında araç sürücüsünün kusurunu kabul etmemekle birlikte araç sürücüsünün aracı kiraladığı için zararı karşılamamak için kaçtığını, aracın ZMMS’si bulunduğunu, deliller toplanmadığını, keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadığını, kira sözleşmesinde tüm sorumluluğun kiracıya ait olduğunun belirtildiğini, hükme esas alınan raporda değişmesi gereken parçaların orijinal mı yoksa yan sanayi mi olduğunun belirtilmediğini, işçilik ve onarım bedellerinin yüksek tespit edildiğini, icra inkar tazminatı verilmesinin hatalı olduğunu, bu nedenlerle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi kararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.

HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ

Dava; TTK’nun 1472.maddesi uyarınca halefiyete dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

6100 Sayılı HMK’nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;

Eskişehir 3.İcra Müdürlüğünün 2020/3587 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinden; alacaklısının … Sigorta Anonim Şirketi, borçlusunun … olup, trafik kazasından kaynaklanan 15.632,00 TL asıl alacak, 297,01 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 15.929,01 TL alacağın tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının itirazı üzerine takibin durdurulduğu görülmüştür.

Makine mühendisi bilirkişi …’dan alınan raporda özetle; … plakalı araç sürücüsünün Cumhuriyet Bulvarından Borsa caddesine doğru bölünmüş yola tersten girerek karşı yönün kullandığı yol bölümünden dönüş yaptığı sırada aracın ön kısmıyla Cumhuriyet Bulvarı Alpu yönünden gelip Adliye yönünden seyir halinde olan … plakalı aracın sol yan kısmından çarpması nedeniyle maddi hasarlı trafik kazası meydana geldiğini, … plakalı firari araç sürücüsünün meydana gelen kazada yola gereken dikkati vermediği, aracın yol, trafik durumuna uydurmadığı, kendi şeridinde seyretmesi gerekirken hatalı ve tehlikeli şekilde manevra yaparak karşı tarafın kullandığı yol bölümünden giriş yaptığı karşı şeritte kendi yolunda kavşağa geçmek isteyen araca çarpmak suretiyle asli ve %100 oranında kusurlu olduğunu, … plakalı araç sürücüsü …’nin kusuru olmadığını, araçta değişmesi, onarılması gereken yedek parçanın %30 iskontosu, %18 KDV’si ve işçilik dikkate alındığında toplam 9.153,25 TL hasar meydana geldiğini, ayrıca araçta 6.480,00 TL değer kaybı olduğu belirtilmiştir.

6102 sayılı TTK’nun 1472. maddesinde halefiyet usulü düzenlenmiş olup, düzenlemeye göre sigortacının sigorta tazminatını ödediğinde hukuken sigortalının yerine geçeceği, sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hakkın tanzim edilen bedel kadar sigortacıya intikal edeceği belirtilmiş olup düzenleme ile birlikte somut olayda değerlendirildiğinde, davacı sigorta şirketince kasko sigorta poliçesi ile sigortalı bulunan … plaka sayılı aracın maddi hasarlı trafik kazası sonucu hasar bedelinin tahsili amacıyla başlatılan ilamsız icra takibine karşı vaki itirazın iptali istemine yönelik işbu dava açılmıştır.

Taraflar arasındaki uyuşmazlık, meydana gelen trafik kaza tarihinde davalının aracının dava dışı … Sigorta A.Ş. tarafından ZMMS poliçesi ile teminat altına alınması nedeniyle davacının rücuen alacak talebini doğrudan davalıya yöneltip yöneltemeyeceği, davalı aleyhine başlatılan icra takibinin bu noktada usulüne uygun olup olmadığı, itirazın iptali dava şartı olan usulüne uygun icra takibi yapılmış olmasına ilişkin şartın gerçekleşip gerçekleşmediği, gerçekleşmiş ise dava konusu kazada davalının maliki olduğu araç sürücüsünün kusurlu olup olmadığı, sigortalı araç sürücüsüne atfı kabil kusur bulunup bulunmadığı, sigortalı araçta oluşan hasardan davalının sorumlu olup olmadığı, sigortalı araçta oluşan hasar nedeniyle sigortalıya ödeme yapan davacının ödediği bedeli davalıdan talep edip edemeyeceği, davalının icra takibine itirazının haklı olup olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.

Davalının istinaf itirazları incelendiğinde, davacı yan, sigortalısına ödediği bedelin kaskolu araçta hasara neden olan aracın maliki olan davalıdan rücuen tahsili için icra takibi başlatmış, davalının itirazı üzerine duran ilamsız icra takibine devam edebilmek için de işbu itirazın iptali davasını açmıştır.

Yukarıda açıklandığı üzere davalının maliki olduğu araç kaza tarihinde ZMMS poliçesi ile dava dışı … Sigorta A.Ş. tarafından teminat altına alınmıştır.

Kaza tarihi olan 11/03/2020 tarihinde yürürlükte bulunan Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.4.4.3. maddesi “Sigorta şirketi ödediği tazminat tutarınca sigortalıya halef olur. Sigorta şirketi ödediği tutar için rücu talebini, sigorta limitleri dahilinde, öncelikle ilgili risk için teminat sunan sigorta şirketine yöneltir. Sigorta şirketi ilgiliye karşı sahip olduğu rücu hakkını ilgili risk için sigorta teminatının bulunmadığı durumda kullanabilir. Sigorta ettiren ve sigortalı, sigortacının açabileceği davaya veya takibe yararlı ve elde edilmesi mümkün belge ve bilgileri vermeye zorunludur” hükmünü içermektedir.

Anılan hüküm uyarınca sigortalısına ödeme yapan davacının sigortalısının halefi olarak ödediği tutar için rücu talebini, davalı malike karşı ancak ilgili risk için sigorta teminatının bulunmadığı durumda kullanabilecektir. Somut olayda ise davalının aracı ZMMS poliçesi ile teminat altındadır. Bu durumda davacı, rücuen alacak talebini sigorta limitleri dahilinde, öncelikle ilgili risk için teminat sunan davalının ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi olan dava dışı … Sigorta A.Ş.’ye yöneltmek zorundadır (Emsal Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 28/03/2016 tarih ve 2015/9080 Esas 2016/3878 Karar sayılı ilamı).

Öte yandan Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 11/05/2022 tarih 2022/3223 Esas 2022/4460 Karar sayılı ilamında hayat sigortasına ilişkin olarak “Dosya kapsamından mirasbırakan …’nin kullandığı, 07/02/2013 tarihli ve 20.000 TL tutarlı bireysel kredi nedeniyle aynı başlangıç tarihli hayat sigortası poliçesi tanzim edildiği, mirasbırakanın 26/06/2013 tarihinde öldüğü, geriye davacı mirasçısının kaldığı anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta; sigorta poliçelerinin kredi veren banka tarafından açılan kredilere teminat olarak düzenlendiği anlaşılmaktadır. Tüketici kredisi sözleşmesinde ve tüm sigorta poliçelerinin üzerinde kredi veren bankanın adına dain ve mürtehin kaydı bulunacağı yazılı olup sigorta şirketinin menfi yanıtına karşı, kredi veren banka lehtar olduğu sigorta poliçesindeki hakları talep ettiğinde, sigorta şirketinin ona karşı ileri sürebileceği bir defi ve itiraz hakkı bulunmamaktadır. Muris, bankadan kullandığı krediye teminat oluşturmak üzere bankanın talebiyle hayat sigortası yaptırmıştır. Esasen kredi veren bankanın talebi ile tüketici tarafından yaptırılan hayat sigortası, tüketicinin kendi isteğiyle yaptığı bir sigorta olmayıp, bankanın talebi üzerine kredi alacağına teminat oluşturmak üzere yapılan bir sigortadır. Sigorta poliçesinde, tüketici sigortalı, banka lehtar ve sigorta poliçesini düzenleyen sigorta şirkedir. Poliçenin dain ve mürtehini bankadır. Rizikonun gerçekleşmesi halinde, bankanın poliçe teminatı kapsamında kalan bakiye kredi alacağını, öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekir. Sigorta şirketi lehtar konumunda olduğundan, bankaya karşı tüketicinin sağlık sorunları olduğunu, örneğin, kalp hastası veya kanser hastalığını gizlediğini ileri süremez. Çünkü, sigorta poliçesini düzenleyen, sigorta şirketinin kendisi veya yetkili acentesidir. Bankanın elinde hayat sigortası poliçesi gibi kolayca alacağını tahsil etme imkanı varken, sigortacının ödeme talebini geri çevirdiği şeklindeki bir gerekçeyle, poliçe limiti kapsamında kalan alacağı için icra takibi başlatması veya dava açması TMK’nın 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kuralına aykırılık oluşturur. Bu nedenle tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir.

TMK’nın 2. maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü düzenlenmiştir. 2918 sayılı yasanın 91. maddesine göre işletenin aynı yasanın 85. maddesindeki hukuki sorumluluğunu karşılanmak üzere yaptırılan ZMMS poliçesinin lehtarı aynı yasaya göre zarar gören üçüncü kişi olup, kasko şirketi de zarar görene halef olduğuna göre ZMMS sigortacısına başvuru hakkına sahiptir. Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, mirasçının ölüm nedeninin tespit edilemediğinden dava konusu kredinin davacıdan tahsil etme işleminin haksız olduğu yönündeki yanılgılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirir.” şeklindeki kararında da uygulandığı üzere sigorta ettirmek ile davalı işleten riskini teminat altına almıştır. Sigortacı davacı şirketin sigortalısı da üçüncü kişi olarak ZMMS’nin doğal lehtarı olduğundan, sigorta ilişkisinin amacına uygun olarak, lehtarın sigorta şirketine başvurması gerekir. Yargıtay 13. ve 3. Hukuk Dairesi’nin ihtiyari olan hayat sigortası yönünden getirdiği bu kriter, yapılması zorunlu olan ZMMS poliçesi yönünden evleviyetle uygulanmalıdır.

Diğer taraftan TTK’nun 1472. maddesine göre davacının halef olması kanuni dayanak sağlamış ise de, davacı sigorta şirketi rücu hakkının sigorta şirketine başvuru şartı getiren genel şartları kabul ettiğine göre bu haklar sınırında belirlenmiştir. Genel şartlarla sigortalı aleyhine hüküm getirilemez ise de (TTK’nun 1452. maddesi) sigorta şirketi yönünden böyle bir kısıtlama da bulunmamaktadır.

Bu durumda kasko genel şartlarının davacı sigorta şirketini bağlamayacağı da söylenemez. Öte yandan TTK’nun 1472. maddesi sigortalının gerçekleşen zarardan dolayı sorumlulara karşı dava hakkı varsa bu hak tazmin ettiği bedel kadar, sigortacıya intikal eder hükmü dava hakkının intikalini düzenlemektedir. Sigorta şirketinin dava hakkını kullanmasına ilişkin dava şartı/takip şartı kıstasının gözetilmeksizin dava hakkı verildiğine ilişkin bir düzenleme değildir. Dava itirazın iptali davası olduğundan anılan dava şartının tamamlanabilir nitelikte bir dava şartı olup olmadığı da somut uyuşmazlıkta tartışma konusu yapılmamıştır.

Hal böyle olunca, mahkemece davalı aracının kaza tarihinde ZMMS poliçesi ile teminat altına alındığı, davalının aracının ZMMS poliçesi bulunduğunu ileri sürdüğü, Kasko Sigortası Genel Şartlarının B.4.4.3. maddesi uyarınca davacının rücuen alacak talebini sigorta limitleri dahilinde, öncelikle ilgili risk için teminat sunan davalının ZMMS poliçesini düzenleyen sigorta şirketi olan dava dışı … Sigorta A.Ş.’ye yöneltmek zorunda olduğu, davacının anılan sigorta şirketine başvurmadan davalı aleyhine doğrudan icra takibi yapamayacağı, itirazın iptali dava şartı olan usulüne uygun başlatılan icra takibinin varlığına ilişkin şartın gerçekleşmediği gözetilerek davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.

Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında isabet görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın dava şartı yokluğu nedeniyle usulden reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;

A)1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun KABULÜNE,

Eskişehir Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/11/2021 tarih ve 2021/236 Esas 2021/1000 Karar sayılı kararının HMK’nın 353/(1).b-2 maddesi uyarınca KALDIRILMASINA,

Dava şartı yokluğu nedeniyle davanın USULDEN REDDİNE,

Alınması gerekli olan 427,60 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 192,38 TL harç ile 79,65 TL icra peşin harcından mahsubu ile fazla alınan 155,57‬ TL harcın talep halinde davacıya iadesine,

Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına,

Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden ilk derece mahkemesi karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir edilen 4.080,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,

HMK’nun 333/1. maddesi gereğince harcanmayan gider avansının hüküm kesinleştiğinde yatırana iadesine,

B)1-Davalı tarafından istinaf aşamasında yatırılan 272,08 TL istinaf karar harcının talep halinde davalıya iadesine,

Davalı tarafça istinaf aşamasında yapılan 220,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile dosyanın istinafa gönderim giderinin 78,60 TL yargılama gideri olmak üzere toplam 299,30 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,

İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,

Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda uyuşmazlık konusu miktar dikkate alındığında HMK’nın 362. maddesi gereğince kesin olmak üzere, tarafların yokluğunda oy birliği ile karar verildi. 30/04/2024

Başkan- Üye – Üye – Zabıt Katibi –

Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.