Trafik kazaları, günlük yaşamın bir gerçeği haline gelmiş ve bu kazalar neticesinde meydana gelen zararlar da özel hukuk kapsamında tazminat hukukunun temel konularından biri olmuştur. Trafik kazasında kusurlu olan kişi ya da kişiler, hem Türk Borçlar Kanunu hem de Karayolları Trafik Kanunu gereğince maddi ve manevi zararların tazmininden sorumlu tutulmaktadır. Bu tür olaylarda meydana gelen zararlar yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda ekonomik ve psikolojik etkileri de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle mağdurların uğradıkları zararların giderilmesi için hukuk düzeni tarafından tazminat davası açma hakkı tanınmıştır.

TRAFİK KAZASI NEDENİYLE AÇILACAK MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASINDA TARAFLAR KİMLERDİR?

Trafik kazası sonucu açılan tazminat davalarında, dava dilekçesinde tarafların doğru ve hukuki sıfatlarıyla belirtilmesi son derece önemlidir. Davacı taraf, kazadan doğrudan zarar gören kişi olabilir; bu zarar bedensel zarar, malvarlığı zararı veya ölüm hâlinde desteğinden yoksun kalınan kişi olabilir. Ölüm gerçekleşmişse, ölenin hayattayken maddi destek sağladığı yakınları -başta eşi, çocukları ve anne babası olmak üzere- destekten yoksun kalma tazminatı talep edebilir. Öte yandan, ağır bedensel zarar veya ölüm halinde TBK m. 56 gereğince manevi tazminat hakkı da doğar. Manevi tazminat talep eden kişi bizzat mağdur (yaralı) olabileceği gibi, ölenin yakınları da olabilir.

Davalı taraf ise kazaya sebebiyet veren ve zarara neden olan aracın sürücüsü ve/veya işletenidir. “İşleten” kavramı burada özellikle önemlidir; çünkü Karayolları Trafik Kanunu’nun 3. maddesi uyarınca aracın malikine ek olarak, aracı fiilen kullanan ve onun üzerinde tasarruf hakkına sahip olan kişi de işleten sayılır. Bunun yanında, zorunlu trafik sigortasını düzenleyen sigorta şirketi de, teminat limitleri dâhilinde sorumludur. Böylece, dava hem sürücüye hem işletene hem de sigortacıya karşı yöneltilebilir. Uygulamada bu kişilerin tamamına husumet yöneltilmesi, alacağın temini açısından tavsiye edilir.

Yargıtay kararlarında da belirtildiği üzere, zararın tazmininden sigortacı da işleten gibi müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmaktadır. Yani zarar gören, dilerse sadece birine ya da hepsine birden dava açabilir (BK m. 61, KTK m. 88).

TRAFİK KAZASI NEDENİYLE AÇILAN TAZMİNAT DAVASINDA YETKİLİ VE GÖREVLİ MAHKEME NERESİDİR?

Trafik kazasına dayalı tazminat taleplerinde görevli mahkeme, HMK m. 2 uyarınca Asliye Hukuk Mahkemesi’dir. Davanın niteliği ne olursa olsun (bedensel zarar, ölüm, malvarlığı zararı vs.), söz konusu taleplerin çözüm yeri bu mahkemedir. Trafik kazalarına ilişkin davalarda Tüketici Mahkemesi veya Sulh Hukuk Mahkemesi görevli değildir.

Yetki bakımından ise HMK m. 6, 16 ve özel olarak KTK m. 110 hükümleri devreye girer. Buna göre davacı, davayı:

  • Davalının (sürücü, işleten veya sigortacı) ikametgâhında,
  • Trafik kazasının meydana geldiği yerde,
  • Zarar görenin yerleşim yerinde açabilir. Bu, zarar gören lehine tanınmış bir seçimlik yetki kuralıdır ve zarar görenin mağduriyetini azaltma amacı güder.

TRAFİK KAZASI SONRASINDA TAZMİNAT HAKKI NASIL DOĞAR?

Trafik kazası neticesinde meydana gelen ölüm veya yaralanma hallerinde, zarar gören taraf ya da ölenin desteğinden yoksun kalan yakınları, kusurlu olan kişiye ve bu kişinin aracını sigortalayan sigorta şirketine karşı tazminat talebinde bulunabilir. Bu talep, hem maddi hem manevi zararı kapsayabilir. Tazminat hakkının doğabilmesi için, zarara yol açan eylemin haksız fiil teşkil etmesi gerekir. Türk Borçlar Kanunu’nun 49. maddesine göre, “kusurlu ve hukuka aykırı bir fiil ile başkasına zarar veren kişi, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” Trafik kazalarında kusur, genellikle polis veya jandarma tarafından düzenlenen kaza tespit tutanakları, bilirkişi raporları ve tanık beyanları ile ortaya konulur.

MADDİ TAZMİNATIN KAPSAMI VE HESAPLANMASI

Maddi tazminat, trafik kazası sonucunda doğrudan ekonomik kayıpları telafi etmeye yöneliktir. Yaralanma halinde kişinin tedavi masrafları, geçici veya kalıcı iş göremezlik nedeniyle uğradığı kazanç kaybı, bakıcı giderleri, tedavi sürecinde yapılan diğer zorunlu harcamalar bu kapsamda değerlendirilmektedir. Ölüm halinde ise, cenaze giderleri, defin masrafları ve destekten yoksun kalma tazminatı gündeme gelir. Özellikle destekten yoksun kalma tazminatı, ölen kişinin hayatta olması durumunda destek vereceği kişilerin bu destekten mahrum kalmaları sebebiyle öngörülmüş bir tazminat türüdür. Bu hesaplamalar genellikle aktüerya uzmanları tarafından, belirli varsayımlara ve resmi verilere dayanarak yapılmaktadır.

MANEVİ TAZMİNATIN AMACI VE HUKUKİ NİTELİĞİ

Manevi tazminat, mağdurun uğradığı fiziksel ve ruhsal acının bir nebze olsun giderilmesini amaçlar. Bu tazminat türü, Türk Borçlar Kanunu’nun 56. maddesi uyarınca düzenlenmiştir. Yaralanan kişi manevi tazminat talebinde bulunabileceği gibi, ölüm durumunda ölenin yakınları da bu talepte bulunabilir. Mahkemeler, manevi tazminat miktarını belirlerken olayın ağırlığı, tarafların sosyal ve ekonomik durumu, kusur oranları gibi birçok unsuru dikkate alır. Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarına göre manevi tazminat, zenginleşme aracı olarak kullanılmamalı, ancak zarar görenin acılarını hafifletecek düzeyde olmalıdır.

TRAFİK KAZASI SONUCU TALEP EDİLEBİLECEK ZARAR KALEMLERİ NELERDİR?

Kazaya uğrayan tarafın talep edebileceği zarar kalemleri kazanın sonuçlarına göre farklılık gösterir. Aşağıda bunlar, hem bedensel zarar hem de ölüm sonucuna göre açıklanmıştır:

Bedensel Zarar Halinde:

  • Tedavi Giderleri: Kazazedenin hastane, ilaç, ameliyat, fizik tedavi gibi tüm tedavi masrafları.
  • Geçici İş Göremezlik: Yaralanma nedeniyle çalışılamayan süredeki kazanç kaybı.
  • Kalıcı İş Göremezlik: Sakatlık oranına göre hesaplanan, ömür boyu çalışma gücü kaybı.
  • Ekonomik Geleceğin Sarsılması: Özellikle genç yaşta sakat kalan bireylerin mesleki geleceğinde meydana gelen belirsizliklerin karşılığı.

Ölüm Halinde:

  • Cenaze ve Defin Giderleri: Ölüm nedeniyle doğrudan yapılan masraflar.
  • Destekten Yoksun Kalma Tazminatı: Ölenin bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlayacağı ekonomik desteğin kaybı.
  • Manevi Tazminat: Ölenin yakınlarının duyduğu elem ve acının bir nebze giderilmesi amacıyla.

YARGITAY 4. HD.19.04.1982, 3059-3938 (YKD.1982/12-1646)

“Yaralanmalar nedeniyle kişilerin beden bütünlüğünde kalıcı olarak gerçekleşen sakatlıkların beden gücü kaybına neden olduğu ve bunun sonucu kişinin mal varlığında eylemli olarak eksilme meydana gelmiş ise, bunun tazmin ettirileceği tartışmasızdır. Sorun, olayımızda olduğu gibi beden gücü kaybına rağmen kişinin gelirinde (mal varlığında) bir eksilme olmamış ise ortaya çıkmaktadır.Bu gün uygulamada, kalıcı sakatlıklar nedeniyle oluşan beden gücü kaybı yüzünden, kişinin gelirinde ve dolayısıyla malvarlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi, tazminatın gerekeceği kabul edilmekte ve bu, “güç (efor) kaybı tazminatı” diye adlandırılmaktadır. Bu kabulün, ilk bakışta sorumluluk hukukunun zarar kavramına ters düştüğü ileri sürülebilir. Ancak, burada beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek bir anlamda zararı, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu kabul edilmektedir. Bu kabul tarzının ortaya çıkardığı sonuç, tazminat hukuku kavram ve kurallarına uygundur. Bilindiği gibi, hukuka aykırı olarak gerçekleşen zararın, zarar görenin kendi imkanlarıyla giderilmesi, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Kişinin oluşan beden gücü kaybı sonucu meydana gelmesi kaçınılmaz zararı (gelir azalması), bizzat kendisinin daha fazla bir güç harcayarak gidermesi sorumluluktan kurtarma aracı olarak kullanılmamalıdır. Aksi görüş, zarar gören yerine, hukuka aykırı eylemle zarar veren kişinin korunmasını ortaya çıkarır ki, bu da hak ve adalet ölçülerine ters düşer.”

KUSUR ORANININ TAZMİNATA ETKİSİ

Trafik kazası sonucu açılacak tazminat davalarında kusur oranı, tazminatın miktarını doğrudan etkiler. Zarar gören kişinin tam kusurlu olması durumunda tazminat hakkı doğmaz. Ancak kusurun bölüşülmesi durumunda, tazminat kusur oranına göre azaltılır. Bu noktada, mahkemeler tarafından olay yeri inceleme raporları, trafik polislerinin düzenlediği tutanaklar ve uzman bilirkişi raporları ışığında kusur değerlendirmesi yapılır. Uygulamada, sürücünün hız sınırını aşması, alkollü araç kullanması, yayaya yol vermemesi gibi fiiller ağır kusur sayılmaktadır.

ZORUNLU TRAFİK SİGORTASININ SORUMLULUĞU

Trafik kazalarında zarar gören kişilerin en önemli hukuki başvuru yollarından biri, kusurlu aracın zorunlu mali sorumluluk sigortasını yapan sigorta şirketine karşı dava açmaktır. Karayolları Trafik Kanunu’nun 91 ve devamı maddeleri ile Türk Ticaret Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca, sigorta şirketi, sigortalı aracın işleteni adına, üçüncü kişilere verilen bedensel ve maddi zararları poliçe teminat limitleri dâhilinde karşılamakla yükümlüdür. Bu kapsamda, zarar gören kişi doğrudan sigorta şirketine karşı dava açabilir. Sigorta şirketine dava açılabilmesi için kazaya karışan aracın sigorta poliçesinin olay tarihinde yürürlükte olması ve kazanın teminat kapsamına giren bir fiilden kaynaklanması gerekir. Mahkemeler, davalarda sigorta poliçesini, eksper raporlarını, kazanın oluş şekline ilişkin belgeleri ve kusur oranlarını dikkate alarak karar vermektedir. Yargıtay da yerleşik içtihatlarında, zarar görenin doğrudan sigorta şirketine başvuru ve dava açma hakkını kabul etmektedir. Ancak dikkat edilmesi gereken önemli husus, sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçede belirtilen teminat limitiyle sınırlı olmasıdır. Bu limitin üzerindeki zararlar için doğrudan işleten veya sürücüye başvurulması gerekir. Sigorta tahkim komisyonuna başvuru hakkı da saklı olmak üzere, sigorta şirketine karşı açılan bu davalar, zarar görenin haklarını güvence altına almakta önemli bir işleve sahiptir.

TAZMİNAT DAVALARINDA ZAMANAŞIMI

Trafik kazası nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süreleri büyük önem taşır. Türk Borçlar Kanunu m. 72’ye göre, zarar görenin zararı ve tazminat yükümlüsünü öğrendiği tarihten itibaren iki yıl, her hâlükârda fiilin işlendiği tarihten itibaren on yıl içinde dava açılmalıdır. Ancak eğer trafik kazası aynı zamanda bir ceza yargılamasına konu olmuşsa, ceza zamanaşımı süresi uygulanır. Örneğin, taksirle ölüme neden olma suçunda zamanaşımı süresi 15 yıldır.

YARGITAY KARARLARI IŞIĞINDA UYGULAMALAR

Yargıtay’ın bu konuda vermiş olduğu kararlar, yerel mahkemeler için bağlayıcı olmasa da yol gösterici niteliktedir.

YARGITAY HGK 21.4.1982 Gün Esas 1528, Karar 412

“Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder.
Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce (sosyal güvenlik kurumlarınca) garanti altına alınmış bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları öncede kestirilemez. Ölüm meydana gelmese idi, yakın veya uzak bir süre içinde ölenin yardımından faydalanması kuvvetle muhtemel bulunan kimselerin de maddi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir. Desteğin, sahip bulunduğu veya sahip olacağı mali imkanlarıyla, destekten yoksun kalana sağlığında temin ettiği veya edeceği; farazi desteğin ise gelecekte sağlayabileceği yardımlar göz önünde bulundurulmalıdır. Zararı oluşturan bu yardımların tespitinde, belli zamanlarda verilen veya ilerde verilmesi muhakkak olan mutat hediyeleri ve “hizmet” şeklinde yapılan yardımları da dikkate almak lazımdır. Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder.
TMK’nın 6. maddesi hükmünce, bu davalarda ispat yükü kural olarak davacıya düşer. Ne var ki genel yaşam deneyimlerine ve yaşamın olağan akışına dayanan kişi, artık iddiasını ispatla yükümlü değildir. Ölen çocuğun, gelecekte ana-babasına bakacağı yaşamın ve olayların normal akışı içinde beklenebiliyorsa, çocuk onlar için destektir
.”

  • YOLUN ŞARTLARINA UYGUN HIZLA SEYRETMEYEN, TAKİP MESAFESİNİ KORUMAYAN, DİREKSİYON HAKİMİYETİNİ SAĞLAYAMAYAN SÜRÜCÜ %100 KUSURLU KABUL EDİLMİŞTİR.

“Kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespitine dair Adli Tıp Trafik Dairesi uzmanı, nörolog ve avukattan oluşan bilirkişi kurulu raporunda, kazanın münhasıran alkolün etkisi altında gerçekleştiğinin söylenemeyeceği; ancak, davalının yolun icap ve şartlarına uygun süratle seyretmediği, emniyetli mesafeden takip yapmadığı, önündeki araç yoldan çıkınca direksiyona hakim olarak kaplama üzerinde kalması lazımken bunlara uymadığı ve Karayolları Trafik Kanunu’nun 47/d ve 52/c maddelerini ihlal ettiği, kazada tamamen kusurlu olduğu belirtilmiştir.

(Yargıtay 9. Hukuk Dairesi 2016/31291 E. , 2020/15994 K.)

SONUÇ

Trafik kazaları sonucu ortaya çıkan zararlar, yalnızca maddi değil, aynı zamanda manevi boyutları da olan ciddi mağduriyetler yaratmaktadır. Hukukumuz, bu tür zararların giderilmesini mümkün kılmakta ve zarar görenlere tazminat davası açma hakkı tanımaktadır. Ancak bu davaların başarıyla sonuçlandırılabilmesi için hukuki bilgi ve tecrübe büyük önem arz etmektedir. Tazminatın doğru hesaplanması, kusur oranlarının objektif olarak belirlenmesi ve zamanaşımı sürelerine dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple, trafik kazası mağdurlarının bir avukattan profesyonel destek alarak hareket etmeleri tavsiye edilir.

AVUKATINIZ SİZİN İÇİN ŞUNLARI YAPABİLİR:

  • Kaza sonrası hak kaybı yaşamamanız için süreci başından itibaren yönetir.
  • Maddi ve manevi tazminat kalemlerinin doğru tespiti ve hesaplanmasında bilirkişi koordinasyonu sağlar.
  • Zorunlu trafik sigortası kapsamında sigorta şirketine başvuru yapar; uzlaşma sağlanamazsa dava açar.
  • Dava dilekçesini usul ve esasa uygun biçimde hazırlar, yetkili mahkemede süreci takip eder.
  • Aktüerya raporlarının hatalı olduğu durumlarda itiraz eder, alternatif raporlar sunar.
  • Manevi tazminat taleplerinizin olayın ağırlığına uygun şekilde değerlendirilmesini sağlar.
  • Temyiz veya istinaf süreçlerini yöneterek haklarınızı üst derece mahkemelerde de savunur.
  • Sigorta Tahkim Komisyonu’na başvuru yapılacaksa, usulüne uygun dosya hazırlığı yapar.

Hukuki destek almak, hak kaybı yaşamanızı önler ve süreçleri hızlandırır. Aygüneş Hukuk Bürosu olarak Kuşadası’nda ve diğer bölgelerde başarılı bir kadroyla hizmet vermekte olup; Trafik Kazası nedeniyle açılacak/açılan maddi ve manevi tazminat davaları ve bu davalara ilişkin sorunlarınızı çözüme kavuşturmanız aşamalarında, Av. Mehmet AYGÜNEŞ liderliğinde hukuki destek sağlamaktayız.