T.C.YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ
Esas: 2012/24976
Karar:2013/10984
K.T.:18.04.2013
MAHKEMESİ :İskilip Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
TARİHİ :3.4.2012
NUMARASI :Esas no:2010/175 Karar no:2012/130
Taraflar arasındaki “boşanma ve ziynet alacağı” davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı (kadın) tarafından; tamamına yönelik olarak, davalı (koca) tarafında da; vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalının, eşine fiziki şiddet uyguladığı, eşine ve ailesine küfrettiği ve tehditte bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir. Olayların akışı karşısında davacı dava açmakta haklıdır. Bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1) karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddi doğru bulunmamıştır.
Davacı, dava dilekçesinde, evlenmeleri sırasında takılan adet ve cinslerini saydığı ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde nakten tediyesini de istemiştir. Evlenmeleri sırasında kadına takılan altınlar, kim tarafından takılırsa takılsın ona hediye edilmiş sayılır ve ona ait olur. Bunların iadesinin istenebilmesi için evliliğin sona ermiş bulunmasına da lüzum yoktur. Boşanma davasının reddedilmesi ve aile birliğinin devam etmesi, bu talebin esasının incelenmesine ve karara bağlanmasına engel değildir. Bu sebeple davacının ziynetlerle ilgili talebinin esası hakkında, toplanan deliller değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken, “boşanma davasının reddi” gerekçe gösterilerek bu talebin esası hakkında karar verilmemiş olması doğru bulunmamıştır.
Mahkemece “davalı tarafından harcı yatırılmak suretiyle sulüne uygun olarak açılmış bir karşı davanın bulunmadığı” kabul edilmiştir. Tefhim olunan kısa kararda bu konuda da “karar verilmesine yer olmadığına” karar verildiği halde, sonradan yazılan gerekçeli kararda “dava şartı yokluğu nedeniyle karşı davanın reddine” karar verildiği görülmektedir. Usulüne uygun açılmış bir dava hakkında, “dava şartı yokluğuna” bağlı olarak usulden ret kararı verilebilir. Hiç veya usulüne uygun açılmış bir dava yokken, dava şartı yokluğundan dolayı usulden ret kararı verilmesi yanlıştır. Bu sebeple bu hususta, tefhim olunan karara uygun gerekçeli karar oluşturulmamıştır. Davalının, davacı yararına bu sebeple hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazı, kısa kararla gerekçeli karar arasında bu hususta yaratılan uyumsuzluğun giderilmesi halinde incelenebilecek olduğuna göre, bu hususta yeniden çelişkisiz bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.), (2.), ve (3.) bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, (3.) bentteki bozma sebebine göre davalının davacı yararına hükmedilen vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazının incelenmesine yer olmadığına,istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oyçokluğuyla karar verildi. 18.04.2013 (Prş.)
KARŞI OY YAZISI
Kısa karar ile gerekçeli karar çelişkisi tek başına bozma sebebidir.