T.C. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
Esas:
 2014/314
Karar: 2015/1721
Tarih: 19.06.2015

KİRA SÖZLEŞMESİ

KİRA BEDELİNİN TESPİTİ

HUSUMET

İHTARNAME

KİRACILIK SIFATI

TÜRK MEDENİ KANUNU (TMK) (4721) Madde 2

Taraflar arasındaki “kira bedelinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Küçükçekmece 2.Sulh Hukuk Mahkemesince davanın husumetten reddine dair verilen 27.11.2012 gün ve 2012/433 E.-2012/1724 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 6.Hukuk Dairesinin 17.04.2013 gün ve 2013/5650 E.-2013/7015 K. sayılı ilamı ile;

(…Dava, kira bedelinin tespiti istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Kiralanan taşınmazı satın alan davacı, önceki malik-kiraya veren tarafından imzalanan 15.10.2009 başlangıç tarihli kira sözleşmesine dayanarak açtığı davada 15.10.2011 tarihinde başlayan dönemden itibaren aylık kira bedelinin 1000 TL olarak tespitine karar verilmesini istemiştir. Davalı, sözleşmeyi B….. Limited Şirketi yetkilisi olarak şirket adına imzaladığını, kiracının bu şirket olduğunu, kiraları şirketin ödediğini ve mecuru da şirketin kullandığını belirterek husumet nedeniyle davanın reddini savunmuştur.

Dava dayanağı olan ve hükme esas alınan 15.10.2009 başlangıç tarihli ve beş yıl süreli kira sözleşmesini davalı A.. B.. kendi adına imzalamıştır, B…Limited Şirketi’ni temsilen sözleşmeyi imzaladığına dair bir kayıt bulunmamaktadır. Davadan önce taşınmazın satın alındığı, ihtiyaç nedeniyle tahliye edilmesi ve kira bedelinin aylık bin TL olarak ödenmesi isteklerini içeren ihtarname bizzat davalıya tebliğ edilmesine rağmen bir itirazı da olmamıştır. Bu durumda kiracının davalı A.. B.. olduğunun kabulü gerekir. Dava doğru hasma yöneltilmiş olduğundan mahkemece işin esasının incelenmesi gerekirken husumet nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır…)

gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

HUKUK GENEL KURULU KARARI

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

Dava, kira bedelinin tespiti istemine ilişkindir.

Davacı vekili; müvekkilinin satın aldığı işyerinde, davalının eski malikin kiracısı olduğunu, davacının dava konusu işyerini kendi ihtiyacı için satın aldığını, işyerini kendi ihtiyacı için kullanacağına ve tahliye tarihine kadar kira bedelini 1.000,00 TL olarak ödemesine ilişkin davalıya ihtarname keşide edildiğini, ihtarnamenin muhataba bizzat tebliğ edildiğini, davalının ihtarnameyi dikkate almayarak 525,00 TL kira bedeli ödediğini belirterek 15.10.2011 – 15.10.2012 döneminden itibaren aylık kira bedelinin 1.000,00 TL olarak tespit edilmesini talep etmiştir.

Davalı; husumet itirazında bulunduğunu, kendisinin daha önce B.. Ltd. Şti.’nin yetkilisi olduğunu, daha sonra D..B.. isimli şahsın şirket yetkilisi olarak atandığını, dava konusu kira kontratının şirket adına yapıldığını, ayrıca karşı tarafın istediği kira bedelinin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.

Yerel mahkemece, kiralanan yerin dükkan/ofis olarak B…. Ltd.Şti. tarafından kiralandığı, B…..Dış Ticaret Ltd.Şti.’ne ait vergi levhası ve ödemelere ilişkin dekontların dosyaya ibraz edildiği, Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nin ilgili sayfasının incelenmesinde, Bayarlar Dış Ticaret ve Tur.Ltd.Şti.’nin şirket müdürü A.. B..’ın şirketteki müdürlük görevinden istifa ederek, şirkette mevcut bulunan hissesini D..B..’a devrederek ortaklıktan ayrıldığı, bu devrin Türkiye Ticaret Sicil Gazetesi’nde ilan edildiği ve aynı gazetede şirket yetkilisi D..B..’ın 20 yıl süre ile müdür olarak seçilmesine ve temsile yetkili kılınmasına karar verildiğinin ilan edildiği, davaya konu taşınmazın kiracısının limited şirket olup ayrı bir tüzel kişiliğe sahip olduğu, A.. B..’ın bu kontratı şirket adına imzaladığı, davada taraf sıfatı olmadığı, davanın B…. Dış Ticaret ve Tur.Ltd.Şti.’ne yöneltilmesi gerektiği, davanın ıslah yolu ile dahi düzeltilemeyeceği gerekçesiyle davanın husumetten reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler genişletilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararını, davacı vekili temyize getirmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı ile davalı arasında kira ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle kira sözleşmesinin hukuksal niteliğinin açıklanmasında yarar bulunmaktadır:

Bilindiği üzere kira sözleşmesi, bir bedel karşılığında geçici bir süre için tarafa veya başkasına ait taşınır veya taşınmaz malın veya bir hakkın kullanımını sağlayan sözleşmedir. Kira sözleşmesi karşılıklı iradelerin birleşmesi suretiyle oluşur. Kira sözleşmesinin tarafları, kiraya verilen maldan bedel karşılığı yararlanan kiracı ile yararlanmaya razı olan kiralayandır.

Kira sözleşmesi kural olarak şekle tabi değildir. 6570 sayılı Gayrimenkul Kiraları Hakkındaki Kanunda kira sözleşmesi için şekil şartı öngörülmemiştir. Buna göre, sözleşme yazılı olabileceği gibi sözlü olarak da kurulabilir. Ancak bazı özel yasalarda kira sözleşmesinin ne şekilde yapılacağı belirtilmiştir. Örneğin, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu; 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanunu; 5846 sayılı Fikir Ve Sanat Eserleri Kanunu; 2920 sayılı Sivil Havacılık Kanunu ve Vakıflar Kanununa göre kira sözleşmelerinin mutlaka yazılı veya noterde yapılmış olması gerekmektedir.

Hukuk Genel Kurulunun 22.10.2010 gün 2010/6-659 E., 2010/682 K.sayılı kararında da bu ilkeler benimsenmiştir.

Bu doğrultuda somut uyuşmazlığın incelenmesinde; taraflar arasında imzalanan kira sözleşmesinin ön yüzünde her ne kadar “kiralayanın adı,soyadı” bölümünde “B….Ltd” yazmakta ise de, imzaların bulunduğu kısımda “kiracı” olarak davalı A.. B..’ın adı ve imzası bulunmaktadır. Davalı A.. B..’ın adı ve imzasının bulunduğu kısımda sözleşmenin dava dışı B….. Dış Ticaret Ltd.Şti.’ni temsilen imzalandığına dair şirketin unvanı ve kaşesi bulunmamaktadır. Bu durumda dava dışı B…..Dış Ticaret Ltd.Şti.’nin kira sözleşmesinin tarafı olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Kira sözleşmesinin kiracısı davalı A.. B..’dır. Kaldı ki davacı M.. Ş.. kira sözleşmesine konu taşınmazı satın aldıktan sonra davalıya keşide ettiği ihtarnamede, satın alma olgusunu bildirmiş, taşınmaza ihtiyacı olduğunu belirterek kiralananın tahliyesini ve tahliye tarihine kadar aylık 1.000,00 TL kira bedeli ödenmesini talep etmiştir. Söz konusu ihtarname davalının kendisine tebliğ edilmesine rağmen davalı kiracılık sıfatına karşı çıkmamıştır.

Hal böyle olunca, kira ilişkisinin önceki malik H.. B..ile davalı A.. B.. arasında kurulduğunun, satın alma olgusu ile davacının sözleşmesinin tarafı olduğunun ve sonuçta davalı A.. B..’ın kiracı sıfatı ile kira sözleşmesinin tarafı olduğunun kabulü gerekir.

Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında bir kısım üyeler tarafından, kira sözleşmesinin ön sayfasında “B….Ltd” yazdığı, kira ödemelerinin de B…Dış Ticaret Ltd.Şti. tarafından yapıldığı, söz konusu şirket tarafından yapılan ödemelerin kabul edilmesiyle kiracının B…. Dış Ticaret Ltd.Şti. olduğuna dair icazet verildiği, bu nedenle direnme kararının onanması gerektiği görüşü savunulmuşsa da, yukarda açıklanan nedenlerle bu görüş Kurul çoğunluğunca benimsenmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup, direnme kararı bozulmalıdır.

KARŞI OY

Dava, kira bedelinin tespiti istemine ilişkindir. Yerel mahkemece toplanan delillere göre, davacı dayanağı kira sözleşmesinin ön yüzünde kiracı hanesinde davadışı limited şirketin unvanı yer almaktadır. Her ne kadar söz konusu sözleşmenin kiracı imzasının bulunduğu bölümde davalı A.. B..’ın isim ve imzası yer alıyorsa da, adı geçen davalının, şirketin çok kısa bir süre öncesine değin müdürü ve ortağı olduğu, kira bedellerinin ise davadışı şirket tarafından dava-cıya ödendiği, mecurun önceki kiralayanı zamanında kira bedellerinin davalı Adaviye tarafından ödendiğine ilişkin bir iddianın söz konusu olmadığı da gözetildiğinde, kanımızca, sözleşmenin imza tarihi itibariyle, şirketle ortaklık ve müdürlük ilişkisi kalmamış olan davalının, mezkur sözleşmeyi vekaletsiz işgörme hükümleri doğrultusunda imzaladığının kabulü gerekir. 818 sayılı BK’nın 415. maddesi uyarınca kira bedellerinin şirket tarafından ödenmesi nedeniyle şirketin sözleşmeyi benimsediği ve bu durumda vekalet hükümlerinin cari olması gerektiği kuşkusuzdur. Taşınmaz kiralanmasına ilişkin sözleşmelerin vekil eliyle düzenlenmesine engel bir kanun hükmü bulunmadığı gibi davadışı şirket hakkında davacının herhangi bir girişimde bulunduğu iddia ve ispat edilmediğinden, HGK müzakereleri sırasında davanın şirkete yöneltilmesi halinde şirketin sözleşmesel ilişkiyi reddedeceğine ilişkin varsayımsal değerlendirmelerin hukuksal bir değerinin bulunmadığı, esasen varsayımsal dahi olsa, bu yönde açılacak bir davada, davadışı şirketin kira bedellerinin kendisi tarafından ödenmesi karşısında bu yönde bir savunmada bulunması halinde bu savunmanın reddedilmesi gerektiği inancındayız. Keza, somut olayda olduğu gibi, kira bedelleri davadışı şirket tarafından ödenmekte, sözleşmeden kaynaklanan stopaj vs. gibi mali yükümlülükler davadışı şirket tarafından üstlenilmiş iken, davacı yanca, işbu davada davalı gerçek kişiye husumet yöneltilmesinin de çelişkili bir davranış niteliğinde olduğu, bu durumun TMK’nın 2.maddesine uygun olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini de ayrıca vurgulamak durumundayız.

Tüm bu nedenlerle, 818 sayılı BK’nın 386 vd. hükümleri uyarınca, imzalanan kira sözleşmesinden doğan tüm hak ve yükümlülüklerin davadışı şirket üzerinde doğması gerektiği kanısında bulunduğumuzdan, işbu davada davalıya pasif husumet yöneltmenin mümkün olmadığı, yerel mahkemenin direnme kararının onanması görüşündeyiz.