T.C. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi
Esas: 2021/459
Karar: 2021/1557
K.T.: 17.02.2021

MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ

Taraflar arasındaki kira bedelinin tespiti davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

Y A R G I T A Y K A R A R I

Davacı; davalı ile aralarında imzalanan 10/04/2012 başlangıç tarihli kira sözleşmesi gereği ödenen aylık net 6.300TL kira bedelinin emsallerin çok altında kaldığını belirterek 10/04/2015 tarihinde başlayan kira döneminden itibaren kiranın rayice uygun olarak tespitini talep etmiş, yargılama sırasında da bu bedelin aylık 10.000TL olduğunu bildirmiştir.

Davalı; kira bedelinin ÜFE oranında artış yapılarak ödendiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 10/04/2015-10/04/2016 kira dönemine ilişkin güncel kira bedelinin dava tarihi itibariyle uyarlanarak brüt 9.375,00 TL olarak tespitine dair verilen hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 12/06/2017 tarih 2017/8522 esas ve 2017/9749 karar sayılı ilamı ile, “…. kira sözleşmesinin başlangıcından itibaren 1+3 yıllık dönem geçmemiş olduğundan 10/04/2015 tarihinden itibaren olan dönemin endeks dönemi olduğu kabul edilerek, sözleşmedeki artış şartı uygulanmak suretiyle kira bedelinin tespitine karar verilmesi gerekir.” gerekçesiyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda, dava konusu kiralananın kira bedelinin 10/04/2015- 10/12/2015 tarihleri arası dönemde aylık brüt 8.168,26 TL; 10/01/2016- 10/04/2016 tarihleri arası dönemde de aylık brüt 8.478,65 TL olarak tespitine karar verilmiş, hükmün davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 13/11/2019 tarih 2019/5356 esas 2019/9112 karar saylı ilamı ile davacının temyiz itirazlarının reddi ile “1-) 6100 sayılı Hukuk Mahkemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde yer alan yargılamaya hakim olan ilkelerden “taleple bağlılık ilkesi” gereği Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. ” düzenlemesi gözetilerek 10/04/2015 tarihinden itibaren başlayan dönemde tek bir bedele hükmedilmesi gerektiği; 2) Davalının, kira bedelinin tespiti istenilen dönemde hüküm altına alınan kira bedelini ödediğini savunduğu anlaşılmaktadır. Davalının dava açılmasına sebebiyet verip vermediği üzerinde durularak hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği; öte yandan, 4904 Sayılı Türkiye İş Kurumu Kanunu’nun 23/b maddesine göre, davalı kurumun harçtan muaf olduğu gözetilmeden, harçla yükümlü tutulması da doğru olmamıştır. ” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece, bozmaya uyularak son olarak yapılan yargılama neticesinde ise, dava konusu taşınmazın 10/04/2015 – 10/04/2016 tarihlerindeki kira bedelinin net 85.943,08 TL olduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.

Kural olarak bozma kararına uyan mahkeme, artık bozma kararı gereğince işlem yapmak ve hüküm vermek zorundadır. Çünkü, mahkemenin bozma kararına uyması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli müktesep (kazanılmış) hak doğmuştur. Bu kazanılmış hak yeni bir hükümle ortadan kaldırılamaz. Bozulan bir hükmün, bozma sebepleri dışında kalan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uyan mahkeme, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olması nedeniyle; kesinleşen kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Zira, kesinleşmiş olan kısımlar, lehine olan taraf yararına bir usulü müktesep hak teşkil eder. Mahkemece bozma ilamına uyulduğu halde gereği yerine getirilmemiş, bozmaya uygun karar verilmemiştir.

Somut olayda; davada dayanılan ve hükme esas alınan 10/04/2012 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli aylık net 5.500TL brüt 6.875TL bedelli sözleşmeye ilişkin taraflar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmenin hususi şartlar 4. maddesinde ” Bir yıllık kullanım süresi bittikten sonra kiralamaya devam edilmesi halinde kira bedelinde artış yapılması, bu artışın yapılacağı ayda yayımlanan Üretici Fiyatları Endeksi ( Üfe bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde değişim oranı) oranında yapılacaktır. ” hükmü mevcuttur. Davacının talebi 10/04/2015 tarihinden itibaren kira bedelinin tespitine ilişkin olup, dönemin endeks dönemi olduğu kabul edilerek, sözleşmedeki artış şartı uygulanmak suretiyle kira bedelinin tespitine karar verilmesi gerekir.

Yargılama sırasında dosyaya kazandırılan 15/12/2017 havale tarihli bilirkişi raporunda, sözleşmedeki artış şartı gereğince 10/04/2015 tarihinden itibaren başlayan dönemde aylık kira bedelinin brüt 8.168,26 TL net 6.534,60 TL olduğu belirlenmiştir. O halde mahkemece, 10/04/2015 tarihinden itibaren başlayan dönemde aylık kira bedelinin brüt 8.168,26 TL olduğunun tespitine karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirmeler içeren 20/05/2020 tarihli bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde kira bedelinin tespitine karar verilmiştir. Mahkemece, bozma kararına uyulmasına rağmen bozmaya aykırı olacak şekilde kira bedelinin tespitine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

Hükmedilen karar ilam harcına yönelik yapılan incelemede;

Kira bedelinin tespiti davalarında, aylık kira bedelinin tespitinin talep edilmesi halinde, alınması gereken karar ve ilam harcının aylık kira farkı üzerinden hesaplanması gerekir.

Talep aylık kira bedelinin tespitine ilişkin olduğuna göre, hükmedilen aylık kira parası ile tespite konu dönemde ödenen kira parasının tutarı arasındaki fark üzerinden karar ve ilam harcı alınması gerekirken, karar ve ilam harcına fazla miktarda hükmedilmesi de doğru olmadığı gibi, öte yandan; 4904 sayılı Türkiye İş Kurumu kanununun muafiyetlere ilişkin 23. maddesine göre davalı … her türlü harçtan muaf bulunmasına rağmen, yerel mahkemece harçtan sorumlu tutulması da hatalıdır.

Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.

Davalının, vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, ikinci ve üçüncü bentlerde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, dördüncü bentte açıklanan nedenlerle davalının vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/02/2021 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.